26 Ekim 2015 Pazartesi

Film Tavsiyesi: Who Am I

 KÜNYE
FİLM ADI : Who Am I - Kein System ist sicher / Who Am I - No System Is Safe
YAPIM YILI : 2014
TÜR : Gerilim
SÜRE : 102 dk
YÖNETMEN : Baran bo Odar
OYUNCULAR : Tom Schilling, Trine Dyrholm, Stephan Kampwirth, Hannah Herzsprung, Elyas M'Barek
ÖZET :  Genç bir bilgisayar dehası olan Benjamin, sadece Almanya’da değil dünya çapında tanınan biri olmak istemektedir. Yer altı bir hacker grubu, Benjamin’i aralarına katılmaya çağırınca, Benjamin bu tehlikeli teklifi kabul eder ancak bu tehlikeli oyunlarda başına geleceklerden habersizdir.

Özet’ine bakınca en başta izleyip izlememek konusunda biraz çekimser kaldım açıkçası. Sonuçta hacker grupları, bilgisayar kodlamaları ne anladığım ne de ilgimi çeken bir konu aslında. Ama yine de insanın ağzını açıkta bırakan finaliyle sanırım son yıllarda kendini tekrar edip duran filmler arasından çıkmayı başarmış durumda.  Hikayenin baş kahramanı Benjamin bir çok filmde kendisinden hiç beklenmediği halde büyük işler başaran o tiplerin özelliklerine sahip. Hatta ilk başta izlerken insan; işte hiç göstermese de dünyayı kurtaracak sisteme kafa tutacak ama daha bir “Merhaba” demekten aciz arkadaş bu işte diye anlıyoruz gidişatı ve başlıyoruz Benjamin’in nasıl büyük bir değişim yaşayacağını izlemeye. Asosyal, işi gücü bilgisayar olan, geçmişinde aile travması yaşamış, ne arkadaşı ne bir sevgilisi olan o ağzından hiçbir cümle çıkmayıp insanı izlerken deli eden “ee hadi bir şey söyle artık” diye kudurtan cinsten tüm benzeri filmlerdeki esas oğlanlarla aynı özelliklere sahip Benjamin. Bu bakımdan insanı biraz yoruyor açıkçası film. Sonuçta bu tip karakterlere artık çok aşinayız artık. Böyle bir karakteri görünce devamında gelecek olan olayları az çok tahmin edebiliyoruz. Derken Max karşımıza çıkıyor. Benjamin’in tam tersi özelliklerine sahip Max gayet rahat, özgüvenli, bır bır konuşup hiç susmayan, pervasız, umursamaz, kadınlarla arası iyi, arkadaşları olan bir karakter. Bizim temiz yüzlü içe kapanık evladımızla tek ortak noktası bilgisayarlara olan düşkünlüğü. İkisinin yollarının kesişmesiyle hikaye başlıyor. Yalnız bu noktada oyuncuları kesinlikle tebrik etmek gerekiyor. Rollerinin hakkını dolu dolu vermişler. Hiçbir karakter sırıtmıyor. İzlerken insanı rahatsız etmiyor.



Hemen bir hacker grubu kuruluyor, isim bulunuyor ufak işlerle isim yapmaya başlıyorlar. Hiç bir sistemin güvenli olmadığını bas bas bağırıyorlar.  Ardından daha büyük tehlikeli işlerin içine giriyorlar. Derken olaylar hızla gelişmeye başlıyor. Tabi arada kurguda biraz zorlamalarda yok değil. Hikayenin sürekliliği kimi zaman tıkanıyor. Filmin sonuna doğru aslında devamlılıkta büyük kopuşlar var gibi ama şok etkisi yaratan finalle bu kusurlara pek fazla takılmıyorsunuz. Filmdeki belki de en yaratıcı kısım hackerların anonim olarak takıldıkları internet ortamının tasarımıydı. Daha önce hiçbir filmde şahit olmadığımız orijinal bir mecra yaratmışlar. Bu sahneler internetle fazla haşır neşir olmayanların teknik kısımları daha iyi anlaması için somut bir gösterim olmuş.  Ayrıca böyle özgün sahnelere filmlerde pek rastlamadığımızdan çok da şahane duruyor.   
Sonuç olarak gerilimini kaybetmeyen dinamik bir yapısı var filmin. Bilgisayar, hacker, kodlama falan hiç bana göre değil diyerek izlememezlik yapmayın çünkü teknik terimlerle ilgili karmaşık ifadeler kesinlikle yok. Final de “anlaşıldı burdan Fight Club’a bağlıyoruz” diye düşündüğümüz anda bir şok etkisi daha yaşayıp bambaşka bir sonla karşılaşıyoruz. Şimdiden iyi seyirler…  #bonjourasli



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder